Barış Vakfı Mecliste

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na   Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz ,  Başkan Yardımcı Levent Korkut ve kurucularımızda Azime Bilgi 14. Toplantısına katıldı. Toplantının ikinci oturumda  Vakıf Başkanı Hakan Tahmaz’ın yaptığı konuşmanın tam metni.

Değerli Başkan, Değerli Üyeler,

Kürt sorununda barışın toplumsal zeminini güçlendirmek amacıyla 5 Ağustos 2025 tarihinde çalışmaya başlayan TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu birçok kesim tarafından dikkatle izlenmekte ve desteklenmektedir. Barış Vakfı adına sürecin bu aşamaya gelmesine katkı sunan herkese teşekkür ediyoruz. Temennimiz, sizlerin çabalarıyla sürecin daha da gelişmesi ve barışa ulaşmamızın mümkün hâle gelmesidir.

Barış Vakfı, Kürt sorununun çözümüne katkı sağlamak isteyen bir grup gönüllü tarafından 2016 yılında kuruldu. Kurucularımız, Kürt sorununda barış çalışmaları yürütmüş kişilerden oluşmaktadır. Siyasi görüşleri, inançları, sosyal konumları ve meslekleri farklı kişilerden oluşan çoğulcu bir yapımız var. Gönüllülük temelinde çalışıyor, kararları mutabakatla alıyoruz.

Vakfın temel amacı, karar alıcıları ve tarafları uyarmak, özendirmek, cesaretlendirmek ve toplumun her kesiminde evrensel barış hakkı bilincinin gelişmesini sağlamaktır. Bu amaçla raporlar ve yayınlar hazırlıyor, çalıştaylar ve konferanslar düzenliyoruz.

İçinde bulunduğumuz süreçte, Türkiye’nin düşünce ikliminde yer alan tüm görüşleri kapsayan ikisi İstanbul’da olmak üzere üç çalıştay ve iki panel düzenledik. Bu yıl iki rapor yayımladık: Prof. Ayşe Betül Çelik’in hazırladığı “Kürt Sorunu İçin Bütünlükçü Barış Yöntemi” ve Barselona Otonom Üniversitesi Barış Kültürü Okulu eski yöneticilerinden Vicenç Fisas’ın yazdığı “Silahsız Siyasi Çatışmalarda Müzakere Süreci.”

Barış Vakfı’nın varlık nedeni, Kürt sorununun demokratik çözümüne ve barışın toplumsallaşmasına katkı sunmak; bu doğrultudaki girişimleri kaynağına bakmaksızın desteklemektir.

Türkiye’ye  Özgü Barış Arayışı

Türkiye çatışma çözümü alanında kendine özgü yeni bir deneyim yaşıyor.  Bugüne kadarki süreçte yaşanan kıymetli gelişmeler dikkate alındığında, artık daha derinlikli bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.

Beklentimiz, bu çatışma çözümü sürecinin daha kapsamlı bir siyasal zeminde sürdürülmesi, katılımcı ve demokratik bir tarzda yürütülmesi ve hukuka dayanan kural ve kurumlarla desteklenmesidir. Öncelikle negatif barış zemininin sağlamlaştırılması, ardından pozitif barışa geçişin yol haritasının oluşturulması ve bunun kamuoyu ile bir an önce paylaşılması gerekir.

Bu bağlamda öncelikle iki konuya odaklanılmasında yarar görüyoruz. Bunlardan ilki TBMM’nin negatif barış sürecinin sağlam temellere oturmasını sağlayacak yasaları daha fazla zaman kaybetmeden çıkarmasıdır. İkincisi de toplumsal rızayı artıracak anayasal, yasal ve idari reformların yerine getirilmesidir.

Komisyonun ikinci toplantısında, Barış Annelerinin Kürtçe konuşmasının engellenmesi, çözülmesi gereken sorunun kapsamının ve derinliğinin çarpıcı bir göstergesidir.

Siyasi ve Toplumsal Ortam

Ülkenin siyasi ortamının normalleşmesi, siyasal gerilimin düşürülmesi ve olağanüstü koşulların sona erdirilmesi; hukuk, anayasa ve yasalarla uyumlu bir toplumsal atmosferin sağlanması, barışçı çabaların güvenceye kavuşturulması daha fazla geciktirilmemelidir.

Sürdürülebilir bir çatışma çözümü ve barışın inşası, toplumsal desteği artıran koordineli planlama, kurumların bilinçli tasarımı, bireysel ve kurumsal güçlendirme ve zaman kaybetmeden uygulama ile mümkün olacaktır. Bu bağlamda Komisyonun çalışmaları sonunda yürütme organı ve siyasi taraflara yapacağı çağrı, değerlendirme ve öneriler son derece önemlidir.

Barış  zeminini  oluşturma faaliyetleri, toplumun risklere karşı direncini artıracak beceri, kapasite, kaynak, araç ve kurumlardan oluşur. Aksi hâlde barışın inşası olumsuz etkilenir.

Siyasi meşruiyet, barış süreçlerinin temel dayanaklarından biridir. Mevcut durumda toplumda temkinli bir yaklaşım hâkimdir; sürece açıkça karşı çıkanların sayısı azdır, ancak destekleyen çoğunluk hâlâ endişeli bir bekleyiş içindedir. Yapılan saha araştırmaları, yeni çözüm sürecini destekleyen seçmen oranının %80’in üzerinde olmasına rağmen, sürecin başarıya ulaşacağına inananların oranının %40 civarında kaldığını göstermektedir. Başta devlet organları olmak üzere tüm aktörlerin güven duygusunu pekiştirecek ve topluma umut verecek adımlar atması yararlı olur.

Barış süreçlerinde siyasi gerilim ve adalete güvensizlik barış çalışmalarını zorlaştıran sorunlardır. Bu açıdan bugün hukuk güvenliğinin, savunma hakkının ve hukukun genel ilkelerine uyumun tesis edilmesi hayati bir konudur. Partilere, yöneticilere ve belediyelere yönelik hukuki süreçlerin titizlikle ele alınması ve demokratik ilkelere uygun yaklaşımların benimsenmesi geniş tabana yayılan bir toplumsal rızanın üretilmesi yolunda büyük önem arz etmektedir.

Türkiye, bölgesel, özelikle de Suriye’deki gelişmeler gerçeğinden hareketle, Suriye Kürtlerine yaklaşımını çoğulcu bir Suriye yönünde güncellemelidir. Kürt siyasal güçlerini tehdit olarak görmekten uzaklaşılmalı, kurumsal diyalog ve müzakere süreci geliştirilmelidir. Şam ile Doğu ve Kuzey Suriye yönetimi arasındaki anlaşmazlıkları gidermeyi kolaylaştıran bir politika izlenmelidir. Mevcut yönetime siyasi alan açılmalı, bölgesel ilişkiler güçlendirilmelidir. Bu anlamda MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dün yaptığı Öcalan’ın sürece dahil edilmesi çağırısı mutlaka değerlendirilmelidir.

Geçiş Sürecinin İhtiyaçları

Öncelikle, müzakere, ikna ve uzlaşmaya dayalı bir strateji formüle edilmelidir. Yasal düzenlemeler, toplumsal ve siyasal yaşama katılımı destekleyecek şekilde geniş mutabakatla yapılmalıdır.

Geçiş sürecinde ivedilikle ele alınması gereken konuların başında geçiş süreci yasal düzenlemeleri gelmektedir. Kurumsal yapıları ve kuralları belirlenmemiş bir silah bırakma ve çatışma çözümü süreci işin doğası gereği sürdürülebilirliğini yitirir. İvedilikle çıkarılacak bir yasa ile silah bırakan, örgütü fesheden PKK’lilerin demokratik toplumsal yaşama ve siyasal hayata katılımları güvence altına alınmalıdır. Düzenleme, BM’nin geliştirdiği “Silahsızlanma, Terhis, Yeniden Entegrasyon” (DDR) programlarına uygun olmalı; Terörle Mücadele Kanunu, Avrupa İnsan Hakları Konseyi ölçütleriyle uyumlu hâle getirilmelidir.

Silahların gömülmesi süreci, yalnızca güvenlik bürokrasisine bırakılmayacak kadar kapsamlı bir konudur. Bağımsız sivil gözlemcilerin süreci gözlemlemelerinin rapora dönüştürülmesi, gerekli uyarının zamanında ve usulüne uygun bir biçimde yapılması, taraflar arasında doğabilecek anlaşmazlığın çözümü ve toplumun güvenini artırmak açısından önemlidir.

Siyasi baskılar ve soruşturmalar nedeniyle yurtdışına göç etmek zorunda kalan, siyasi sığınma hakkı almış kişilerin dönüşü güvence altına alınmalıdır. Ceza İnfaz ve Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan ayrımcı ve keyfî uygulamalara izin veren hükümler kaldırılmalı; temel hak ve özgürlükler ekseninde yeniden düzenleme yapılmalı, yargıda ve infazda eşitlik sağlanmalıdır.

Bütün bu yasal düzenlemeler, hukuk kurumları, uzmanlar ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içinde hazırlanmalıdır. Bu yaklaşım, çözüm sürecinin toplumsallaşmasını ve sahiplenilmesini güçlendirecektir.

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, pozitif barışın inşası yolunda atılan adımların ilerlemesini sağlayacak kalıcı bir kurumsal yapıya dönüştürülmelidir.

Öte yandan TBMM ve onun bünyesinde kurulan ya da ileride kurulacak olan yapıların süreci tek başına yürütmesi beklenmemelidir. Alt komisyonlar ve çalışma gruplarının kurulmasına öncülük etmeli; bu yapıların işlev ve amaçlarını belirlemelidir. Sürecin başarısı, sivil toplumun, akademinin ve uzmanların katkılarıyla mümkün olacaktır.

Dünyadaki birçok çatışma çözümü örneği, başarının kullanılan araçların çeşitliliğine bağlı olduğunu göstermektedir. Süreç içinde yer alan mekanizmaların koordinasyonu, iletişimi ve uyumu sağlanırsa aktörler ve kurumlar arası uyumsuzluk yaşanmayacaktır.

Komisyon, bu bağlamda PKK lideri Abdullah Öcalan da   dâhil olmak üzere ilgili tüm aktörlerle görüşmeyi bir gereklilik olarak görmelidir. Umut hakkı bütün yurttaşları kapsayacak şekilde tanınmalıdır. Her iki konuya yaklaşım, sürece yaklaşımın aynası olacaktır.

Geleceğe bakış ışığında ileriye yönelik kısa, orta ve uzun vadeli önerilerimiz aşağıdaki gibidir:

Kısa Vadeli Öneriler

  • Toplumsal ve siyasal katılımı güçlendirecek idari tedbirleri almak ve çeşitlendirmek; yasal güvence sağlamak.
  • Uzlaşıya dayalı bir yol haritası ve ajanda oluşturmak.
  • Sivil toplum, akademisyenler ve uzmanların yer aldığı alt çalışma grupları kurmak.
  • Silahsızlanma, terhis ve PKK üyelerinin topluma entegrasyonu için gerekli yasaları çıkarmak; Terörle Mücadele Kanununu gözden geçirmek. Uluslararası normlara göre insanlık suçu işlememiş olanları kapsayan af veya ceza indirimi sağlamak.
  • Yargı kararlarının uygulanmasını sağlayacak ortak bir siyasi irade inşa etmek.
  • Mağdurlara destek, maddi yardım, koruma, kayıpların aranması, cenazelerin iadesi ve toplumsal farkındalık için politika ve yasal düzenleme önerileri geliştirmek.

Orta Vade Hedefleri

  • Geçiş sürecinin zorunlu bir parçası, geçiş dönemi adaletinin tesisi olmalıdır. Hakikatin açığa çıkarılması, adaletin sağlanması ile kurumsal reformlar gibi aşamalar, katılımcı ve diyaloğa dayalı bir süreç olarak planlanmalıdır.
  • Güvenlikçi politikaların ve bürokrasinin hak ve özgürlükler ekseninde yeniden düzenlenmesi.
  • Şiddetin kök nedenlerini ele alan, çatışmanın yeniden başlamasını engelleyecek yapısal düzenlemeler yapılması.
  • Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının güçlendirilmesi, kapsamlı idari reformların gerçekleştirilmesi.
  • Temel hak ve özgürlüklerin ayrımcılık olmaksızın kullanılmasının sağlanması; cezasızlığa son verilmesi. Hukuk sistemindeki ayrımcı ve çoğulculukla bağdaşmayan düzenlemelerin kaldırılması.
  • Kürt sorunu ve güvenlik gerekçesiyle uluslararası sözleşmelere konulan çekincelerin gözden geçirilip kaldırılması.
  • İnsan hakları eğitiminin müfredata dâhil edilmesi; uzmanlar tarafından toplumun çeşitli kesimlerine yönelik eğitim ve iyileştirme programları uygulanması.
  • Anadilde eğitim ve kültürel hakların kamusal alanlarda da kullanılmasının güvence altına alınması.

Barışın güzelliği, sorunları birlikte çözme çabasında yatar. Barış Vakfı bunun sorumluluğu ile bu topraklarda onurlu bir barışın kalıcılaşması için elinden gelen her türlü çabayı adresine bakmadan gösterdi ve göstermeye de devam edecektir. Çünkü barış yaşamın özüdür.

08.10.2025

Paylaş