Dört gün sonra yeni bir Newroz kutlanacak. Tarih boyunca Newroz ateşi; özgürlüğün, umudun, mücadelenin ve baharın simgesi oldu.
2013 yılının başında İmralı’da başlayan görüşmeler sonucu Newroz’da Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mektubunda yer alan “Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun. Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır” cümleleri 80 milyon Türkiye’de büyük umut, sevinç ve heyecan yaratmıştı.
Sonrasında büyük riskler göze alınarak başlatılan Çözüm Süreci’nde, açılan yaralar kabuk bağlamaya başlamıştı. Bu iki yıl içinde hiçbir şey kolay olmadı. Ama ölümlerin ve yeni yaraların oluşması engellendi. Bunun kıymeti bugün daha iyi anlaşılıyor.
Çözüm Süreci’n bitirilmesi sonrasında, kabuk bağlamaya başlayan yaralar, yeniden kanatıldı. Türkiye, yeniden ölümler ve OHAL ülkesi oldu.
Çatışmalar kentlere taşındı. Kentler ortadan kaldırıldı ve tarihi miraslar yok edildi. Katliamlar, bombalar ve intihar saldırıları olağanlaştı. Korku, bütün Türkiye’ye egemen oldu.
Paslı “bölücülük” silahı yeniden ateşlendi. Barış istemek suç oldu. Tahir Elçi gibi bir barış insanı hedef yapıldı, katledildi. Yazarlar, bilim insanları, hak savunucuları tutuklandı. Barış isteyen akademisyenler üniversitelerde uzaklaştırıldı; Çok sayıda kamu çalışanı işinden edildi. Milletvekilleri, belediye başkanları, parti ve sivil toplum yöneticileri tutuklandı. Belediyelere kayyım atandı.
Bu süreçte, 15 Temmuz’da ülkeyi daha büyük felakete sürükleyebilecek darbe girişimi önlendi.
Türkiye ateş çemberi içinde. Buradan çıkışın yolu, küllenen barış ateşini, yeniden alevlendirmekten geçiyor. Başta, sivil toplum örgütleri, barış isteyen ve insanım diyen herkes, barış içinde bir arada yaşama umudunu yeniden yeşertmek için özveriyle harekete geçmeliyiz, ısrarcı olmalıyız. Türkiye, daha da geç olmadan barışa dönmeli. Barış umutlarını yok edenler, ülkeye kötülük yapmaya son vermeliler.
17 Mart 2017
Yönetim Kurulu